Hun-Oğuz destanı kahramanı olan Oğuz Han, Kara Han’ın oğludur. Üstün kahramanlık ve teşkilatçılık vasfına sahip olan Oğuz Han, Allah’ın varlığına ve birliğine inanırdı.
Oğuz boylarının canına ve malına zarar veren bir canavarı öldürerek meşhur olmuştur. Oğuz Han’ın Türkçe ‘Alper Tunga’, Çince ‘Mete’, Farsça ‘Efrasiyab’ olduğu da rivayet edilmiştir.
Hun (Türk) Devleti’ni en geniş sınırlarına ulaştırarak imparatorluk haline getiren Oğuz Han hakkında, Kitab-ı Cihân Nümâ müellifi (yazarı) Neşri, şöyle demektedir. “Soyu Nuh Aleyhisselam’a dayanmaktadır (Nuh oğlu Yafes oğlu Bulcas oğlu Zib-bakoy oğlu Kara Han oğlu Oğuz Han).
Babası Kara Han dinsiz, kâfir ve zorbaydı. Kara Han, Türkistan’dan şark ve garp beldelerine sahip olup, Oğuz nam bir oğlu oldu.
Hak Teâlâ onu tevhide irşâd etti. Türk ileri gelenlerinden ilk iman eden Oğuz’dur. Oğuz, güzel ahlaklı bir delikanlı ve heybetli, yiğit-cesur, cömert- ikram sahibi, güzel çehreli, iyi niyetli bir kimseydi.
İslam nuru yüzünde parlardı. Türkler onun güzel yüzüne hayret ederlerdi. Ve Türkler’den kavmini ilk olarak Allahü Teâlâ’ya davet eden Oğuz Han’dır.
Oğuz Han hudaperest olup, halkı hakka davet etmeyen babasıyla arasında muharebe oldu ve Kara Han öldü. Oğuz, atasının bütün memleketlerine malik olup, şarktan garba sahip oldu.
Bu durum Hz İbrahim zamanındaydı. O’na iman getirmişti. Türkler, Kur’an-ı Kerim’de anılan İskender-i Zü’l-Karneyn meğer bu ola derlerdi…”
Zü’l-Karneyn’in peygamber olup olmadığı hakkında çeşitli görüşler vardır. Fakat salih (veli) bir kişi olduğu kanaati daha kuvvetlidir. Asıl ismi İskender’dir. Kur’an-ı Kerim’de (18, el-kehf, 83, 86, 94) kıssası zikredilmiştir.
Doğuya ve batıya gittiği, Asya ve Avrupa devletlerini hâkimiyeti altına aldığı için İskender-i Zü’l-Karneyn diye anılmıştır. Nuh Aleyhisselam’ın soyundandır. Yemende yaşamış olan Münzir İskender ile Aristo’nun talebesi Makedonyalı İskender’den daha önce yaşamıştır.
Kur’an’da Zü’l-Karneyn’in salih bir zat olup, Allah tarafından yeryüzündeki insanları tebliğ ile vazifelendirildiği ve O’na kuvvet, kudret ve ilim verip muktedir kıldığı; doğuya ve batıya kadar ilerleyip Ye’cüc ve Me’cüc kavmine karşı demir ve bakırdan bir sed yaptığı bildirilmektedir (Çin seddi değil).
Kur’an’da zikredilen Zü’l-Karneyn; beyaz-kırmızı benizli, orta boylu, güzel ahlaklı, hakka teslimiyeti tam, halkına karşı mütevazı (alçak gönüllü) ve adalet sahibiydi. Dünya malına rağbet etmez ve kendi emeği ile geçinip, bol sadaka verirdi.
Makedonyalı İskender (MÖ. 356-323) ise kazandığı zaferlerle zenginleşip gurura kapılarak ahlakı bozuldu. Çok zulüm yapıp kan döktü; işret ve sefahat hayatı neticesi hastalanarak 33 yaşında öldü.
İslam büyüklerinin çoğu Makedonyalı (Büyük) İskender’i Kur’an’da zikredilen (adı anılan) Zü’l-Karneyn zannederek ona medhiyeler düzüp, İskendernâmeler yazmışlardır. Maalesef yanlış yapmışlar!
Zü’l-Karneyn’in kim olduğu hususunda çeşitli görüşler varsa da bunun Büyük İskender olma ihtimali yoktur.
İman sahibi olup kavmini İslâm’a davet edişi ve (yukarıda saydığımız) diğer benzerlikler göz önünde tutulacak olursa; Oğuz Han daha çok Zü’l-Karneyn’e benzemektedir. (Doğrusunu Yüce Allah bilir.) (1)
Kaynak: (1) Mehmed Neşri, Kitab-ı Cihan-Nümâ ( Ankara- 1987), 1/11; Ebülgazi Bahadır Han, Türkler’in Soy Kütüğü, 23-40; İbn-i Kesir Büyük İslâm Tarihi ( İst.-1994), 2/172-174; Şemseddin Sami, Kamusu’l-A’lam (İst.-1889),2/925-926; (İstanbul-1891), 3/2220-2225; İslâm Ansiklopedisi (MEB, Eskişehir-1997), (5/2) 1078-1079/ 1088-1089; 13/650-652; Yeni Rehber Ansiklopedisi (İstanbul-1994), 10/140-141; 15/302-303; 20/377-378; Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi (İstanbul-1983), 1/52.