Hamdolsun sıhhat ve huzur içinde, mağfiret ayı Ramazan’a kavuştuk. Pek çok İslâm ülkesinde Müslümanlar acımasızca katledilirken, muhteşem Nil’in ülkesi Mısır zindanlarında; asrın mücahidi, onurlu Müslüman Muhammed Mursi ve arkadaşlarına kırmızı idam gömlekleri giydirilirken, ne kadar huzur duyulabilirse o kadar huzurluyuz işte…
Allah’a şükür, çeşitli nimetlerle dolu sofralarımızı yumurtalı, susamlı sıcak pidelerimizle taçlandırabilmek için lüks arabalarımızda fırınlar önünde kuyruklar oluşturuyoruz yine…
5 yıldızlı iftar davetlerimiz nonstop (durmaksızın) devam ediyor. Mahya ve davul geleneklerimiz aksamadan yürüyor. Ramazan şenliklerimiz, eski Direklerarası’nı hiç aratmıyor. Jet imamlarımız, teravih kıldırmada rekor üstüne rekor kırıyor. Mana ve mesajını hiç önemsemesek de, Kur’an-ı Kerim’i sadece kıraat ve tilâvet olarak algılasak da, ne dediğine ne anlattığına hiç mi hiç kafa yormasak da hatimler takip ediliyor, hatimler indiriliyor.
Bayram hazırlıklarının telaşı şimdiden başladı bile. Baklava-börek siparişlerine geç kalmamakta fayda var. Ne olur, ne olmaz…
İyi de Kur’an ayı Ramazan bu mu? Kur’an’ın kıraatiyle bu kadar yoğunlaşırken, anlamıyla niçin ilgisiziz? Anlaşılmayan, kullanılmayan bir itikat, hayatın içinde ölü bir nesneden farksız olur. Kur’an’ın ne dediğini anlamak ve dediklerini birebir hayatımıza yansıtmaktan başka seçeneğimiz yok. Ramazan’ın koruyuculuğu üzerimizden eksilmesin inşallah.
Hocam ağzınıza ve yüreğinize sağlık çok önemli bir noktaya temas ediyorsunuz