Onu bende tanımıyordum.Sadece evime geldiğinde var olduğuna dikkat kesilmiştim.O Irza,benim dıştan kapı komşu amcamlardanmış.Ama buna bin bir şahit lazım desem hani yalandan söz ederken yalan söylememiş olurum.
Eve elimde bazı ihtiyaç öteberisi ile gelmiştim. Getirdiklerimi mutfağa bırakmak için mutfağa girdiğimde,arkamda hanımımın geldiğini fark ettim.Merhabalaştıktan sonra,hanımım usulca,
–Salonda bir misafirin var seni bekliyor. Afallar gibi hanımıma bakıp,
–Kimmiş, neciymiş? Sorularını sormadan edemedim. Hanımım da,
–Valla zaten ben sizin köyünüzü de köylülerinizi de tanımıyorum. Yalnız amcanın oğluymuş adı da Irza imiş.Seni salonda bekliyor.
–Dur bakalım neymiş, kimmiş,kimin nesiymiş görürüz şimdi deyip salona yürüdüm.
Salona girer girmez bizim misafir saygıdan olacak oturduğu çek yattan yavaşça ayağa kalktı.Bende doğruca yanına varıp,hoş geldin deyip elimi uzatıp tokalaştık,”hatta elimi öpmeye bile yeltenmişti”.
Ayrıca,
–Gene hoş geldin, buyurun oturun rahatınıza bakın.Deyip üst tarafına ben de oturmak için yürüdüm,
Hem onun durumunu halini tetkik edip hem de yerime geçip oturdum.Ben oturduktan sonra kendisi de oturdu.Şöyle yorgunluğumu beyan edercesine derin bir of çekip,
–Nasılsınız,iyisinizdir inşallah, Yere bakmakta olan misafir bana bakarak,
–Teşekkür ederim,oldukça iyiyim,bir kederliğimiz yok şimdilik Dünya işiyle uğraşıp duruyoruz işte,sizler nasılsınız?.
— Şükürler olsun yaratana bizler de iyiyiyiz,dediğin gibi bizlerde Dünya işiyle yoğrulup duruyoruz işte.
–Sizi yurt dışında olduğunuzu duymuştum,hala yurt dışında mısınız?,
–Evet,yurt dışındayım,uğraşıp duruyoruz.
–Ne yapacaksınız bu dünya uğraş dünyasıymış,sanıyorum Mevlamız da uğraşsınlar diye yaratmış.
–Bizlerde uğraşalım bari.Ne işlerle meşgulsünüz bakalım?.Biraz kendine güvenir bir tavırla,
–Rahmetli babamdan kalan işimizle devam etmeğe çalışıyorum ama,
–Hayır ola, sonu çıkmaza vardı galiba,
–Evet öyle,siz babamı tanırsınız galiba,ben biraz dıştanda olsa Nazif amcanızın oğlu Irza’yım.
–Hangi Nazif amcammış bilemedim.
–Hani Kül yutmazların Nazif vardı ya,işte ben onun oğluyum.
–Ha,şimdi hatırladım,ama inanın bende pek bilemiyorum,sanıyorum benim küçüklüğümde ilçeye taşınmıştı babanız.
–Evet,evet.Babam köy işlerinden usanç duyup ilçeye göç ettiğini defalarca söylerdi,fakat şehre geldiğinde de pek becerikli olamadığını anlatırdı.Borç dert bir kamyon almıştı,birazı peşin birazı taksitle, kamyonun derdini bana bırakıp gitti.
–Hayır ola kamyon iş yapmıyor mu yoksa?,
–Yapıyor,yapıyor ama,gelirini ayarlayıp bir türlü ucuna başına denk getiremedim.Bu işinde acemisiyim, uğraşıyorum.
–Canım sende bildiğin bir işe giriş,
–Emmi kolay değil,burası Türkiye üstelik biraz hesabını bilen bir ilçede ki halkla yaşıyoruz.Kimse kimsenin yüzüne bile bakmıyor.İnan bu yüzden buraya kadar geldim,
–Hayır ola,neye hizmet?,
–Emmi,bu kamyonun son taksiti var.ayın beşinde ödenmesi gerekiyor.İnanın yol parasını elden buldum da geldim,bütün ümitlerim sen de.Bana en geç ekim ayına kadar bu taksitin yardımını yapıvereceksiniz.zira ekim ayında köyümüzün dağlarında ve civarın ormanda ki kesimin,orman işletme depolarına taşıma ihalesini aldım bu da bana yetip artıyor.Fakat şu anda çok mağdur durumum var, bana biraz yardım ediniz.İnşallah size karşı mahcup olmam.
–İyi yardım edeyim ama ben sizi tanımıyorum ki.Bu laf üzerine Irza cebinden nüfus kağıdını çıkarıp,
–Emmi buyurun ben kül yutmazların Nazif’in oğlu Irza Damla’yım,deyip nüfus cüzdanını gösterip.Devam ederek,